/

25 Temmuz 2025

WAF ve API Gateway Yeterli mi?

WAF ve API Gateway Yeterli mi? Modern Tehditlere Karşı API Güvenliğine Gerek Var mı?

API’ler, dijitalleşmenin hız kazandığı günümüzde yazılım sistemlerinin iletişim kurduğu ana yapı taşlarından biri haline gelmiş durumda. Uygulama modernizasyonu, mikroservis mimarileri ve çoklu platform stratejileri gibi çağdaş yazılım yaklaşımları API’leri merkezde konumlandırıyor. Bu büyüme, beraberinde yalnızca operasyonel avantajlar değil, aynı zamanda dikkatle ele alınması gereken yeni güvenlik risklerini de getiriyor. Bu bağlamda birçok kurumun zihninde oluşan temel bir soru var: Zaten WAF ya da API Gateway gibi çözümler kullanılıyorsa, ayrıca bir API güvenliği çözümüne ihtiyaç var mı?
İlk bakışta, bu soru makul ve mantıklı görünebilir. WAF (Web Application Firewall) sistemleri, bilinen saldırı türlerine karşı HTTP trafiğini analiz ederek koruma sağlayan önemli bir savunma katmanıdır. Öte yandan API Gateway çözümleri, API isteklerini yönlendirme, yük dengeleme, oran sınırlama ve temel kimlik doğrulama gibi işlevlerle API trafiğini yönetmekte önemli bir rol üstlenir. Ancak bu çözümler, her ne kadar sistemin dış çeperini koruma altına alsa da, API mimarisine özgü derin tehditleri algılamakta ve engellemekte yetersiz kalabilir. Gerçek tehditlerin birçoğu, API trafiğinin içeriğinde, kullanıcı rollerinde ve iş mantığında gizlidir. Dolayısıyla yalnızca WAF ya da gateway’e güvenmek, güvenlik mimarinizde ciddi kör noktalara neden olabilir.
Bugünün API saldırıları yalnızca yüzeysel tehditlerden ibaret değildir. Saldırganlar artık sistemin işleyiş mantığını çözmeye ve bu mantıktaki açıkları istismar etmeye yönelik hareket etmektedir. Birçok saldırı, sadece istemci arayüzü üzerinden değil, doğrudan API endpoint’lerine yapılan çağrılarla gerçekleştirilir. Örneğin, istemci tarafında görünmeyen isAdmin: true gibi bir alanın manuel olarak eklenmesiyle bir kullanıcının kendisini yetkisiz şekilde yönetici konumuna yükseltmesi mümkündür. Benzer şekilde, farklı kullanıcı kimlikleriyle ardışık istekler atarak kullanıcılar arası veri erişimi sınanabilir. Bu tür saldırıların çoğu, HTTP 200 yanıt kodlarıyla sonuçlandığı için, imza tabanlı sistemler tarafından “zararsız” olarak değerlendirilir. Ancak gerçekte sistemin iç bütünlüğü zedelenmiştir.
API dokümantasyonları da saldırganların ellerinde güçlü bir rehbere dönüşebilir. Swagger ya da OpenAPI gibi dokümanlar incelenerek sistemin tüm endpoint haritası çıkarılabilir. Böylece saldırgan, yalnızca rastgele girişimlerde bulunmakla kalmaz, sistemli ve metodik bir saldırı planı oluşturabilir. Tüm bu süreçler, klasik güvenlik çözümlerinin sınırlarını zorlamakta; çünkü bu çözümler bağlamı anlamak, veri ilişkilerini yorumlamak ve davranış kalıplarını çözümlemek gibi yeteneklere sahip değildir.
API güvenliği, yalnızca bir trafik yönetim işi değil; veri düzeyinde yetkilendirme, kullanıcı rolü takibi ve anormal davranış tespiti gibi katmanlı analizleri içeren bir disiplindir. Modern API güvenliği yaklaşımları, her çağrıyı yüzeyde değil, bağlamı içinde değerlendirebilmelidir. Kullanıcının kim olduğu, neye erişmeye çalıştığı, hangi veri alanlarına temas ettiği ve sistemin buna nasıl tepki verdiği gibi sorulara cevap verebilen yapılar, gerçek koruma sağlayabilir. Aksi halde sistem, sadece dışarıdan gelen kötü veriyi filtreleyen bir güvenlik çözümüne indirgenir ki bu da yetersizdir.
Günümüzde WAF, Gateway, kimlik doğrulama sistemleri ve API güvenliği çözümleri birbirini tamamlayan, entegre bir güvenlik mimarisinin parçası olmalıdır. Bu yapılar bir arada çalıştığında etkili bir savunma sağlar. Ancak herhangi biri eksik olduğunda, savunma hattında zayıf noktalar ortaya çıkabilir. API’ye özgü tehditleri algılayamayan bir yapı, saldırılara karşı savunmasız kalır ve bu durum sistemin geneline zarar verebilir. Çünkü saldırganlar yalnızca dış yüzeydeki açıkları değil, içerideki yanlış yapılandırmaları, eksik yetkilendirme kontrollerini ve veri fazlalıklarını hedef alır.
Özellikle veri düzeyinde yetki kontrolleri, rol bazlı erişim sınırlandırmaları ve davranış temelli anomali analizleri; artık güvenliğin olmazsa olmazları arasında yer alıyor. Bu tür analizleri gerçekleştirebilen sistemler, yalnızca saldırıları tespit etmekle kalmaz, aynı zamanda görünmeyen açıklara karşı da proaktif bir koruma sunar. Bu yaklaşım, yalnızca teknik bir gereklilik değil, aynı zamanda yasal düzenlemeler ve kurumsal itibar açısından da kritik öneme sahiptir.
API güvenliğini sadece istek düzeyinde değil, içerik ve bağlam düzeyinde ele alan çözümler, sistemleri bugünün ve yarının tehditlerine karşı çok daha hazırlıklı hale getirir. Artık sadece dış kapıyı kilitlemek yeterli değil; içeriye kimlerin girdiğini, neye eriştiğini, hangi veriyle temas ettiğini ve nasıl bir davranış sergilediğini bilmek gerekiyor. Modern saldırılar karmaşık, hedef odaklı ve katmanlı olduğu için, savunmanın da aynı derecede kapsamlı olması gerekir.
Bu doğrultuda geliştirilen yerli çözümlerden biri olan Apifort, kurumsal sistemlerin bu alandaki güvenlik ihtiyacına doğrudan karşılık verir.

Benzer İçerikler